24 Mart 2014 Pazartesi

KÖŞE TAKIMININ DEĞİŞİMİ



       


10 yıllık mutfak köşe takımın...öncesi bir kumaş değişimi yaşmıştı zaten ama .....gözüme batar oldu nedense ..taşınmalar esnasında bir kaç yerindede hasarlar olmuştu...bende önce sandalyeleri gözden çıkartıp zımparalayıp boyadım ..bi cesret köşeyi söküp güzelce zımparalayıp hasarlı yerlere macun çektim 4 kat boyadım...Döşemelerinin süngerlerini değiştirip duck kumaşla kapladım...mutfağıma bahar geldi vala...

                                                                                                                     

              
     

18 Mart 2014 Salı

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ....

Çanakkale Şehidlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
sım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

7 Şubat 2014 Cuma

MİDYE BÖREK



Herkese mutlu hafta sonları....
Görüntüsü değişik şık ,lezzetli ,pratik börek....




MALZEMELER:

* 3 adet yufka
* 1 çay bardağı ılık su
* 3 çorba kaşığı margarin

iç malzemesi:

*haşlanmış patates
* 1 adet soğan
* maydonoz
* tuz
* karabiber

üzeri için :

*2 yumurta sarısı

YAPILIŞI:

Öncelikle iç harcı hazırlayalım...1 adet soğanı sıvı yağda kavuralım ve haşlanıp rendelediğimiz patatese ilave edelim.maydonoz ve arzu ettiğimiz baharatlarla karıştıralım...Yufkaların her birini 4 parçaya bölüyoruz.
Bir kapta erimiş margarin ve ılık suyu karıştırıyoruz.yufkaya önce margarin su karışımını sürüyoruz.
 kenarlarından uç kısma doğru çekerek ortada birleştiriyoruz. oluşan kulakcıkları üst üste gelecek şekilde yerleştiriyoruz.Uç kısmına patatesli harçtan  koyuyoruz ve sarıyoruz.
 midyeye benzeyen kısmının üste  getiriyoruz.Her bir yufka parçasını bu şekilde hazırladıktan sonra börekleri  fırın tepsisine yerleştiriyoruz.
Üzerine 2 yumurta sarısını sürüyoruz. haşaşla süslüyoruz....
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında böreklerin üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

AFİYET OLSUN...

31 Ocak 2014 Cuma

KREMKARAMELLİ KEK


MALZEMELER:

Kremel için :

2 su bardağı süt
3 yemek kaşığı toz şeker
4 yumurta
1 paket vanilya
1 limon kabuğu rendesi

Kek için:

3 yumurta
1 su bardağı şeker
1.5 su bardağı un
3 yemek kaşığı kakao
1/2 su bardağı süt
1/2 su bardağı sıvı yağ
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 limon kabuğu rendesi

Karamelize sos için:

1/2 su bardağı şeker

YAPILIŞI:

Yarım su bardağı şekeri teflon tavada eritip rengini koyulaştıralım. kek kalıbını yağlama dan kek kalıbın dibine dökelim ve soğutalım.diğer yanda kremel malzemelerini karıştırıp kek kalıbına alalım.şimdi kek için olan malzemelerimizi karıştırıp kek kalıbına dökelim.başta kek hamuru dibe çökecek fakat pişme esnasında her şey normale dönüyor.su dolu tepsi içine keke kalıbını otutturalım 175 derece fırında 40 dk. pişirelim .....

AFİYET OLSUN......